+90 212 513 89 14
avukat@ibrahimyilmaz.av.tr

Belirsiz Alacak Davasında Talep Artırımdan Sonra Ek Dava Açılamaz16.02.2024

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi         2022/9604 E.  ,  2023/5080 K.

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ     : ... Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi
SAYISI     : 2022/98 E., 2022/589 K.
HÜKÜM/KARAR     : Kısmen Kabul Kısmen Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... Anadolu 7. İş Mahkemesi
SAYISI     : 2015/94 E., 2021/561 K.

Taraflar arasındaki iş kazasından maddi ve manevi tazminat isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında asıl davanın kabulüne birleşen davanın ise kısmen kabul ve kısmen reddine dair karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilip, temyiz incelemesinin davalı tarafından duruşmalı icra edilmesi talep edilmekle 09.05.2023 Salı günü için yapılan tebligatlar üzerine murafaalı temyiz eden davalı adına Av.......ile davacı adına Av......n geldiler. Gelenlerin yüzlerine karşı duruşmaya başlanıp sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra duruşmaya son verilerek;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacı vekili asıl dava dosyasının dava dilekçesinde özetle; Danış Beton Sıva İnş. San. Tic. A.Ş.´de 18.07.2012 tarihinde çalışmaya başladığını, söz konusu işyerinde beton pompa operatörü olarak çalıştığını, 02.04.2014 olay günü beton dökümünü takiben pompanın temizliğini yapmak üzere beton döküm kazanındaki ızgara üzerine çıkması ile kırık olan ızgaradan çalışır vaziyetteki makine içerisine düştüğünü, ayağının hidroliğe sıkıştığını, beton kazanı üzerinde bulunan ızgaranın kırık olduğunu defalarca söylemelerine rağmen önlem alınmadığını, iş sağlığı ve güvenliği açısından gerekli kişisel koruyucu donanımların verilmediğini, ayağında iş ayakkabısı olduğunu, iş ayakkabısının kazanın tabanında bulunan hidrolik karıştırıcıya mukavemet göstermesinin mümkün olmadığını beyanla uğradığı iş kazası nedeniyle manevi tazminata ilişkin talep hakkı saklı kalmak üzere belirsiz alacak davası niteliğinde şimdilik 6.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiş, yargılamanın devamında 02.10.2020 tarihli hesap raporunda sendikal ücret üzerinden yapılan hesap seçeneğine göre fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak üzere maddi tazminat istemini 138.520,77 TL´ye arttırmıştır.
2.Davacı vekili Birleşen ... Anadolu 14. İş Mahkemesinin 2020/572 Esas sayılı dava dosyasının dava dilekçesinde özetle; aynı iş kazası nedeniyle uğradığı manevi zararın tazmini için 50.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir.
3. Davacı vekili Birleşen ... Anadolu 3. İş Mahkemesinin 2021/741 Esas sayılı dosyasının dava dilekçesinde özetle; hesap bilirkişisinin 15.09.2021 tarihli ek hesap raporunda sendikal ücret üzerinden yapılan hesap seçeneğine göre maddi tazminat alacağının 190.923,13 TL olarak hesap edilmiş olması nedeniyle asıl davada talep harici kalan 52.402,36 TL´nin kaza tarihinden itibaren faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ileri sürülen talep ve iddiaları kabul etmediklerini, kazanın meydana geldiği pompanın arızanın bildiriminden davacının sorumlu olduğunu, pompanın her türlü bakımının yapıldığını, kırıklıktan kaynaklanan bu türden bir kazanın olmasının mümkün olmadığını, arz ve izah edilen nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında özetle; davacının davalı işyerinde iş akdine bağlı çalışırken 02.04.2014 tarihinde iş kazası geçirdiği, kazaya ilişkin kusur raporunun alındığı, raporda davalı şirketinin % 75 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, davacının meslekte kazanma gücü kaybının Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Kurulunda % 14,2; Yüksek Sağlık Kurulunda %7,2; ATK ihtisas Kurulu ve 2. Üst Kurulu raporlarında %11,3 oranında olduğunun belirlendiği, dolaysıyla davacının sürekli iş göremezlik derecesinin %11,3 olduğu anlaşılmakla kusur ve hesap raporlarına itibar edilerek maddi tazminata, davacı işçinin maluliyet oranın niteliğine, paranın satın alma gücüne, olay tarihine ve somut olay koşullarına, olayın oluş şekline, kusur oranlarına, hak ve nesafet kurallarına göre manevi tazminata hükmedildiği belirtilerek; asıl davada davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile net 138.520,77 TL´nin kaza tarihi olan 02.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,Birleşen ... Anadolu 14. İş mahkemesi´nin 2020/572 Esas sayılı dosya bakımından açılan davanın kabulü ile net 50.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 02.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, Birleşen ... Anadolu 3. İş mahkemesi´nin 2021/741 Esas sayılı dosya bakımından açılan davanın kabulü ile net 52.402,36 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 02.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Bilirkişinin öncelikle yasal düzenlemeler uyarınca müvekkili şirketin işyerinde hangi önlemleri alması gerektiği, hangi önlemleri aldığı, alınan önlemlere davacının uyup uymadığının meydana gelen kazanın oluşumunda yapılan bu tespitler ışığında sorumluluğun değerlendirilmesi gerektiğini, kusur raporunun kazanın meydana geldiği yerde herhangi bir inceleme, keşif yapılmadan, davacı tanık beyanları esas alınmak sureti ile hazırlandığını, yerinde inceleme yapılmadan eksik ve hatalı değerlendirme yapıldığını, davacının zimmetinde olan ve kazanın meydana geldiği pompanın kullanımı ve arızanın bildiriminden sorumlu olduğunu, davacıya teslim edilen pompanın bakım ve tamirat işlerinin yine müvekkili şirket nezdindeki ayrı bir ekip tarafından veya servisi tarafından yapıldığını, bu tür iş makinelerinde kullanımdan kaynaklanan zamanla oluşan arıza, eksiklik, kırılma v.s. hususların derhal şirketin yetkili çalışanlarına bildirilip ve gerekli tedbirlerin alınıp ve eksikliklerin giderildiğini, davacının kullanmış olduğu pompanın her türlü bakımının yapıldığını, davacı tarafından müvekkiline bildirilmiş bir arıza veya ızgaranın kırık olduğuna dair bir bildirim/şikayet bulunmadığı gibi gerçekte de böyle bir arızanın söz konusu olmadığını, davacıya çalışır durumdaki bir pompanın beton dökerken üzerine çıkılmaması gerektiğinin defalarca anlatıldığını, davacının bu yönde bir hareket yapmaması gerektiğini ... bilgi ve tecrübede olduğunu, davalı müvekkile atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığını, kazanın gerçekleşmesinde %100 oranında davacının kusurlu olduğunu, davacının ücretinin imzalanmış ve ihtirazi kayıt bulunmayan ücret bordrolarına göre brüt 1.700,00 TL olduğu sabit iken asgari ücretin 2,49 katı ücretle çalıştığının kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yargıtay içtihatları gereğince ilgili meslek kuruluşlarından emsal ücret sorulması gerektiğini, hükmedilen maddi ve manevi tazminatı hatalı olduğunu, tazminat hesabı kusur ve aylık kazanca göre değişeceğinden bu yöndeki itirazları nazara alındığından maddi tazminat tutarının hatalı olduğunu, hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; somut uyuşmazlıkta; zararlandırıcı olaya maruz kalan işçinin, davalı işyerinde beton pompası operatörü olarak çalıştığı, olay günü gece 02.00 sıralarında beton kazanı ağzının temizliğini yaparken üzerine bastığı ızgaranın arasından ayağının içeri geçmesi üzerine kayarak 1 metre derinlikteki çalışır haldeki kazanın içine düşerek iş kazası geçirmiş ve sürekli iş göremezliğe uğradığı, mahkemece ikili A sınıfı iş güvenli uzmanından alınan alınan 03.10.2016 tarihli kusur raporunda davalı işveren %75 oranında, davacı işçi ise %25 oranında kusurlu bulunmuştur. Taraf vekillerinin iş bu kusur oranına itiraz etmeleri üzerine Mahkemece üçlü A sınıfı iş güvenliği uzmanından oluşan bilirkişi heyetinden yeniden kusur raporu alınmış olup iş bu 03.03.2017 tarihli kusur raporunda da davalı işverenin %75 oranında, davacı işçinin %25 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Davacı tanıklarının beyanları, SGK inceleme raporundaki tespitler ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; beton pompasının kazan ağzını temizlerken kazan üzerindeki ızgaranın üzerine çıkılması gerektiği, ızgaralı platform üzerinden çalışanın çalışır vaziyetteki kazanın içine düşmesini önleyecek şekilde korkuluk, tutamak yapılması veya üzerine basılan platformda ayak kaymadan durulabilecek şekilde sağlam, içeri düşmeyecek, ayak girmeyecek şekilde sıkı gözenekli ızgara kullanılması gerektiği, kazan içi ve ağız kısmının temizlenebilmesi için ızgara üzerine çıkılması ve çalışırken temizlik yapılmasının zorunlu olduğu durumda hareketli olan karıştırıcı kısmına her durumda kayma ve düşülmesini önleyecek ilave tedbirlerde tespit edilip alınması, bu amaçla hareketi devam eden pompa karıştırıcısına yakın konumda bulunurken, kayma vs nedenlerle tehlikeli olan karıştırıcı kısmına kayıp düşmesinin önlenmesi için emniyetli şekilde uygun yerlere sabitlenmiş emniyet kemeri takılarak iş görmelerinin sağlanması mümkün iken işverence bu tür tedbirlerin alınmadığı açık olup hükme dayanak alınan iş bu bilirkişi raporları olay tarihinde yürürlükte olan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu´nun 4 üncü maddesinin öngördüğü koşulları gözönünde tutarak ve özellikle işyerinin niteliğine göre, işverenin, işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususları ayrıntılı bir biçimde incelemek suretiyle kusurun aidiyetini ve oranını hiç bir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptadığından kusur raporundaki değerlendirmelerin oluşa, dosya kapsamına ve iş güvenliği mevzuatına uygun olduğu kanaatine varılmış ve davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
2.Davalı vekili hesaplamaya esas aylık çıplak ücret tespitinin hatalı olduğunu ileri sürmüş ise de; davacı tanıklarının beyanları ile davalı işyerinde elden ücret uygulaması olduğu sabit olup davalı tanığı dahi ücret bordrosunun üzerinde davacının aylık 1.700-1.800,00 TL ücret aldığını beyan etmiştir. Davacı tanıklarının beyanları, emsal ücret yazı cevapları, davacının yürüttüğü işin niteliği birlikte değerlendirildiğinde mahkemece hükme esas alınan hesap raporunda davacının aylık çıplak ücretinin net 1.903,61 TL olduğunun kabul edilmesinin yerinde olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
3.Davalı vekilinin ilk derece mahkemesince hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğuna ilişkin istinaf itirazlarıyla ilgili olarak; manevi zarar, hukuka aykırı eylem sonucu kişisel değerlerde meydana gelen eksilmedir. Kişisel değerlerin soyut niteliği nedeniyle, meydana gelen eksilmenin rakamsal karşılığını, parasal değerini ifade etmek mümkün değildir. Bununla birlikte kişisel değerlere yapılan saldırı neticesi ruhsal dengenin bozulması, yaşama sevincinin eksilmesi kaçınılmaz olduğundan, yasa koyucu belli bir miktar paranın verilmesi suretiyle zarar görenin tatmin edilmesini amaçlamıştır. Kazanın oluşumunda ki kusur oranı, sonucunda meydana gelen elem ve ızdırabın derecesi, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, özellikle 26.06.1966 gün ve 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme kararının içeriği dikkate alındığında, davacı için hükmedilen manevi tazminat miktarlarının yüksek belirlendiği sonuç ve kanaatine varılarak davalı vekilinin istinaf başvurusunun bu yönden kabulü ile manevi tazminat miktarının 25.000,00 TL olarak takdiri yönünde karar vermek gerekmiştir gerekçeleriyle; Davalı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan gerekçelerden dolayı kısmen kabulü ile; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu´nun 353/1-b.2 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına;
a) Asıl dava yönünden; davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile; net 138.520,77 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 02.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
b)Birleşen ... Anadolu 3. İş mahkemesi´nin 2021/741 Esas sayılı dosya yönünden; Davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile; net 52.402,36 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 02.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
c)Birleşen ... Anadolu 14. İş mahkemesi´nin 2020/572 Esas sayılı dosya yönünden; Davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 25.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 02.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesince manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 25.000,00 TL olarak karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, maddi tazminata ilişkin asgari ücret ve diğer değişimlerden doğacak tüm haklarımızı saklı tutulmasına karar verilmesi gerektiğini beyanla kararı temyiz etmiştir.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; ızgaranın kırık olduğuna dair bir arıza kaydı ve tespit olmadığı halde kırık olduğunun kabulünün hatalı olduğunu, araç üzerinde herhangi bir keşif yapılmadan kusur tespitinin hatalı olduğunu, çalışır durumdaki beton pompası üzerine çıkarak kazaya davacının sebep olduğunu, imzalı bordrolara göre 1.700 TL brüt ücret yerine, sendikal ücrete itibarla 2,49 kat ücret tespitinin hatalı olduğunu, meslek odalarından ücret araştırılması gerektiğini, tazminat hesabının aylık kazancın fazla esas alınarak hesap edildiğini hükmedilen manevi tazminatın fazla olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, sigortalının iş kazasında sürekli iş göremezliğe uğraması nedeniyle kurumca karşılanmayan maddi ve manevi zararlarının giderilmesine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu´nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddeleri ile 107, 109, 110, 281 ve 281 inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu´nun 417 nci maddesi ile 49, 50, 51, 52, 54, 55, ve 56 ncı maddeleri, 5510 sayılı Kanun´un 13, 16, 19, 20 ve 21 inci maddeleri, 4857 sayılı İş Kanunun 77 nci maddesi ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu maddeleri, usuli kazanılmış hak yönünden 04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile 09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararıdır.

3. Değerlendirme
A) Davacı ve davalı vekillerinin manevi tazminat hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde
1.Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu´nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu´nu 110 uncu maddesi kapsamında dava yığılması (objektif dava birleşmesi) kapsamında her bir talebin ayrı bir dava olduğu ve ayrı ayrı hüküm ve sonuç doğuracağı açıktır.
3. Somut olayda davacı vekilinin birleşen 2020/572 Esas sayılı dosyada 50.000,00 TL manevi tazminat talebinde bulunduğu, İlk Derece Mahkemesince talebin tam olarak kabul edildiği, davalı vekilinin istinafa başvurması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 21/04/2022 tarihli kararıyla davalı vekilinin istinaf başvurusunun manevi tazminat miktarı yönünden kısmen kabul edilerek 25.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiği dikkate alındığında bu hükmün maddi tazminat hükümlerinden ayrı olarak Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kaldığı anlaşıldığından taraf vekillerinin bu hükme yönelik temyiz itirazlarının aşağıdaki şekilde reddine karar verilmiştir.
B) Davacı ve davalı vekillerinin maddi tazminat hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere, kanunun açık hükmüne aykırı görülen hususlara ve özellikle hükme esas alınan kusur raporundaki tespitlerin dosya kapsamı ve Dairemizce kabul edilen ilkelere uygun olmasına, davacı vekilinin istinafa başvurmadığı karar aleyhine temyiz kanun yoluna başvuramayacak olması nedeniyle davacı vekilinin tüm, davalı vekillinin ise aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
a)Hesaba esas alınan ücret yönünden yapılan incelemede;
1.Gerek destek kaybından kaynaklı hak sahiplerinin, gerekse iş göremezlikten kaynaklı sigortalının maddi tazminat alacağının hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması ön koşuldur. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödemek amacıyla zaman zaman iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir.

2.Gerçek ücretin ise; öncelikle sendikalı işçiler için toplu iş sözleşmesine, sendikasız işçiler yönünde ise işçinin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücrete göre tespit edileceği, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş olan miktarın ücret olarak değerlendirilemeyeceği, Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir.

3.HMK´nun 281/1 inci maddesi kapsamında taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.

4. Somut olayda, davacının davalı şirkette beton pompa operatörü olarak çalışırken 02.04.2014 tarihinde davaya konu iş kazasına maruz kaldığı, davacı iddiasına göre aylık ücretinin yemek, yol ve sosyal haklar hariç olmak üzere 2.000,00 TL olduğu aynı zamanda dökülen betona göre aylık 300-400 TL´lik prim ödemesinin bulunduğunu belirttiği, davalı vekilinin ise aylık ücretin 1.700,00 TL brüt ücret olduğunu belirttiği, Mahkemece hesap bilirkişiden alınan raporda seçenekli hesap yapılmak suretiyle bir seçenekte sendikalardan getirilen emsal ücretlere göre davacının iddiasının doğrulandığı kabul edilerek asgari ücretin 2,49 katı üzerinden, diğer seçenekte ise davalı iddiasına göre 1,59 kat üzerinden hesap yapıldığı, davacı tarafından 02.10.2020 tarihli kök hesap raporundaki 2,49 kat hesap seçeneği üzerinden maddi tazminat istemi 138.520,77 TL´ye arttırılmış, davacı vekili bu hesap raporuna açık bir itiraz sunmadan aleyhe olan hususları kabul etmediğini bildirmekle yetinmiş, mahkemece hesap bilirkişiden alınan 15.09.2021 tarihli ek hesap raporu üzerine bu hesap raporundaki 2,49 kat hesap seçeneği üzerinden ek davasını açarak maddi tazminat alacağı olarak 190.923,13 TL talep etmiş, mahkemece de ek hesap raporuna itibar edilip ek davayı da kapsar mahiyette karar verilmiş ise de; davacının sendikalı işçi olduğu açıklığa kavuşturulmadan ve davacı vekilinin kök rapora açık bir itirazı olmadan ek rapora itibar edilmesi gerektiğine ilişkin talebi dikkate alınarak hüküm kurulması hatalı olmuştur.

5. O halde mahkemece yapılacak iş, sigortalının olay tarihinde yaptığı “beton pompa operatörlüğü” işi dikkate alınarak, kaza tarihindeki yaşı ve kıdemi dikkate alınarak, TÜİK, Çevre Şehircilik Bakanlığı rayiç ücretleri ile sendikalı olmadığının anlaşılması halinde sendikalar haricindeki meslek odalarından sigortalının bilinen dönemde alabileceği aylık ücreti belirlemek, tespit edilecek bu ücreti davacı vekilinin kök hesap raporuna açık bir itirazının bulunmadığı gibi 05/10/2020 tarihli talep artırım dilekçesinin dayanağını da oluşturduğu gözetilerek davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hak kapsamında 02.10.2020 tarihli hesap raporuna uygulamak, bu raporda esas alınan bilinen/işlemiş dönemden sonra yürürlüğe giren asgari ücret değişikliklerini rapora yansıtmadan düzenlenecek hesap raporunu hükme esas alarak davacının maddi tazminat alacağı hakkında bir karar vermekten ibarettir.

b) Kanun açık hükmüne aykırılık (H.M.K. 369/1) kapsamında ek davadaki maddi tazminat istemi yönünden yapılan incelemede;
1.HMK´nun 107 nci maddesinin 1 inci fıkrasına göre davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilecektir. Aynı maddeninin 2 nci fıkrasına göre ise karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanacaktır.

2. HMK´nun 109 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir. 3 üncü fıkrasında ise dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.

3. Somut olayda; davacı vekilinin belirsiz alacak davası olarak açtığı 10.02.2015 tarihli asıl davada şimdilik 6.000,00 TL maddi tazminat talep ettiği, yargılamanın devamında 05.10.2020 tarihli dilekçesiyle maddi tazminat alacağını fazlaya ilişkin talep hakkını saklı kalmak üzere 138.520,77 TL olarak belirlediği, belirsiz alacak davasında kısmi davadan farklı olarak alacağın belirlenmesi ile beraber talep artırımın yapılacağı, somut olayda davacının alacağın belirlendiğini kabul ederek kendi isteğiyle talep artırımda bulunduğunun anlaşıldığı, öte yandan bu dava türünde kısmi davadan farklı olarak fazlaya ilişkin talep hakkının saklı tutulmasına imkan sağlayan 109/3 üncü maddesi hükmünün bulunmamasına göre, ek hesap raporuna itibarla açılan birleşen kısmi davaya itibar edilerek hüküm kurulması da hatalı olmuştur.

4. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
5.O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve davalı vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılarak esas hakkında karar veren Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmalıdır .
VI. KARAR:
1.Davalı vekilinin temyiz itirazları dikkate alınarak temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
2.Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davalıya iadesine,
3.Aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
4. Dairemizde icra edilen duruşmada davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden 8.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5.Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
09.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

İlginizi Çekebilecek Diğer Makaleler